Çek İcra Takibi
Kambiyo senetlerine ilişkin hükümler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenmiştir. Kambiyo senetleri parayı temsil eden kıymetli evraklardandır. Bu kıymetli evraklardan en çok bilineni ise çektir. Çek, ticari hayatın getirdiği ihtiyaçlara karşılık verebilmek ve ayrıca nakit para ile kullanımının getirdiği çeşitli zorluklarını aşmak için kullanılan en bilinnen kambiyo senetleriniden biridir. Çekin en önemli özellikleri; bankaya verildiğinde karşılığı var ise hemen ödenmesi ve ticari hayatta vadeli olarak kullanılabilmesidir. Çek, piyasada tedavülü en fazla olan ödeme yöntemlerinden biridir.
İzmir'de ticari hayattan kaynaklanan çek icra takibi denilince akla hemen İzmir icra avukatı gelmektedir. İzmir icra avukatı denildiğinde de akla İzmir'de faaliyet gösteren ve özellikle icra alanında çalışan İzmir icra hukuk büroları gelir. Kısaca belirtmek gerekirse kambiyo senetlerine (Çek, senet vb.) ilişkin takip yollarına başvurulabilmek için alacağın 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 167. maddesinde belirtildiği üzere kambiyo senetlerinden birine dayanmış olması gerekmektedir. Çek, senet ve bono gibi kıymetli evraklar kambiyo senedi oldukları için, kambiyo senetlerine özgü icra takibi ile icra işlemleri yapılabilir. Çek senet avukatı İzmir için, ticari hayatın yoğunluğundan dolayı oldukça sık aranan çalışma alanıdır. Çek senet avukatı olarak veya icra avukatı İzmir için yapılan aramalarda ofisimizden icra takibi ve tahsilatı hizmetleri verilmektedir. Karşılıksız çek icra takibi avukat desteği için ofisimizden randevu alabilirsiniz. Öncelikle çekte, TTK’ da kambiyo senedinin unsurlarını taşıyıp taşımadığı incelemesi yapılmalıdır. Tüm unsurları taşıyorsa kambiyo senedine özgü icra takibi başlatılır ve ödeme emri gönderilir. İkinci olarak alacak rehinle temin edilmişse rehinin paraya çevrilmesi yoluna başvurulması mümkündür. Rehinin tamamı alacağı karşılamaya yetmiyorsa geri kalan için haciz yoluna başvurulabilir.
Çekte Zaman Aşımı
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 814. maddesi; ''(1) Hamilin, cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakları, ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. (2) Çek borçlularından birinin diğerine karşı sahip olduğu başvurma hakları, bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı ileri sürüldüğü tarihten itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.'' şeklinde düzenlenmiştir. Anlaşılacağı üzere; çekte zamanaşımı süresi 3 yıldır. Dolayısıyla, zamanaşımına uğramış çek ile kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yapmak mümkün değildir. Zira zamanaşına uğramış çek kambiyo senedi vasfını yitirecektir. Eğer takip başlatıldıysa borçlunun zamanaşımı itirazı üzerine bu takip iptal edilecektir. Ancak zaman aşımına uğramış çekler delil olarak kabul edilebilir ve temel ilişkiye dayandırılarak dava açılabilir. Ayrıca belirtmek gerekir ki 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 750. maddesine göre; ''Zamanaşımı; dava açılması, takip talebinde bulunulması, davanın ihbar edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesiyle kesilir.''
Çek İcra Takibi Örnek Yargıtay Kararları
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 2012/19-353
K. 2012/703
T. 10.10.2012
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Davacının Bankadan Sorumluluk Bedelini Talep Edebilmesi İçin Çek Asıllarını Muhatap Bankaya Teslim Ettiğini Kanıtlaması Gerektiği )
• KARŞILIKSIZ ÇEK ( İtirazın İptali Davası - Davacının Bankadan Sorumluluk Bedelini Talep Edebilmesi İçin Çek Asıllarını Muhatap Bankaya Teslim Ettiğini Kanıtlaması Gerektiği )
• BANKANIN SORUMLU OLDUĞU MİKTAR ( İtirazın İptali Davası - Çek Asıllarının Bankaya Bırakılarak Kısmi Ödemenin Talep Edilmesi Halinde Bankanın Ödeme Yükümlülüğünün Bulunduğu Yönünde Karar Verilmesi Gerektiği )
• ÇEKİN MUHATAP BANKAYA İBRAZI ( İtirazın İptali Davası -Çek Asıllarının Bankaya Bırakılarak Kısmi Ödemenin Talep Edilmesi Halinde Bankanın Ödeme Yükümlülüğünün Bulunduğu Yönünde Karar Verilmesi Gerektiği )
ÖZET :
Dava, davalı bankanın karşılıksız çıkan her bir çek yaprağı için sorumlu olduğu meblağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Bankadan, sorumlu olduğu miktarın çek hamili tarafından talep edilebilmesi için öncelikle çek yapraklarının asıllarının muhatap bankaya teslim edilmesi, oradan alınacak onaylı fotokopiyle hamilin diğer yapacağı işlemleri yapması gerekmektedir. Çek asıllarının muhatap bankaya teslim edilmesi vakıasının davacı lehine hak doğuracağı açıktır. Bu durumda, davacının bankadan sorumluluk bedelini talep edebilmesi için çek asıllarını muhatap bankaya teslim ettiğini kanıtlaması gerekir. Mahkemece belirtilen hususlar çerçevesinde çek asıllarının bankaya bırakılarak kısmi ödemenin talep edilmesi halinde bankanın ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, bu şartların oluşmaması durumunda ise ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı gözetilerek karar verilmesi gerekir.
DAVA :
Taraflar arasındaki "İtirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa 1. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 15.2.2010 gün ve 2009/2022 E.; 2010/376 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 7.10.2010 gün ve 2010/4716-13879 Sayılı ilamı ile;
( ... Dava, 3167 Sayılı Kanun gereği davalı bankanın karşılıksız çıkan her bir çek yaprağı için sorumlu olduğu meblağın tahsili için girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Davalı banka vekili 6 aylık zamanaşımı süresi dolduğu için icra takibine yönelik itirazlarının yerinde olduğunu, bankanın sorumluluğunun bizatihi çeke bağlı fer'i bir sorumluluk olduğunu, hal böyle olunca 10 yıllık değil, 6 aylık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller neticesinde çeklerin süresinde bankaya ibraz edildiği, her çek yaprağı için bankanın sorumlu olduğu meblağı davacının kabul etmediğine dair davalı banka tarafından herhangi bir belge ibraz edilmediği, kaldı ki ibrazı anında karşılığının çıkmaması durumunda hamilin bankanın ödemekle sorumlu olduğu miktarı talep etmemiş olmasının daha sonra talep etmesine engel teşkil etmeyeceği, nitekim davacının somut olayda bankanın sorumlu olduğu miktarı ibrazdan sonra istediği, davalı bankanın itirazının haksız olduğu, bankanın yükümlülüğünün genel hükümlere tabi olduğu ve B.K.nun 125. maddesi gereğince 10 yıl devam edeceği gerekçeleriyle davanın kabulüne, itirazın 3.915.00.-TL. asıl alacak ve her bir çek için bankaca karşılıksız olduğunun belirlendiği tarihten itibaren hesap edilecek değişen oranlardaki yasal faizi, icra takip masrafları üzerinden iptaline, takibin devamına, asıl alacağın % 40'ı oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Somut olaya uygulanması gereken 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 4. maddesinde 4814 Sayılı Kanun ile 26.2.2003 tarihinde yapılan değişikliğe göre çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması halinde bankanın ödeme yükümlülüğünün 10. maddesinde belirlenen sorumluluk miktarı saklı kalmak üzere çek hesabında bulunan miktarla sınırlı olduğu, 10. maddede belirlenen miktar dahil olmak üzere kısmi ödeme halinde çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisinin ücretsiz olarak hamile verileceği, çek hamilinin bu fotokopiyle müracaat borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerine başvurabileceği gibi, Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulunurken dilekçesine bu fotokopiyi ekleyebileceği ve bunu icra daireleriyle mahkemelerde ispat aracı olarak kullanabileceği, mahkemece veya icra dairesinin istemi halinde çekin aslının bu mercilere gönderileceği yasal hükme bağlanmıştır.
Bu durumda, mahkemece belirtilen hususlar çerçevesinde çek asıllarının bankaya bırakılarak kısmi ödemenin talep edilmesi halinde bankanın ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, bu şartların oluşmaması durumunda ise ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı gözetilmeden eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği düşünüldü:
KARAR :
Dava, 3167 Sayılı Kanun gereği davalı bankanın karşılıksız çıkan her bir çek yaprağı için sorumlu olduğu meblağın tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Direnme kararını davalı vekili temyize getirmiştir.
Davacı vekili, 3167 Sayılı Kanun'un 10. maddesi gereğince davalı bankanın sorumlu olduğu meblağın tahsili amacıyla davalıya başvurduklarını, taleplerinin kabul edilmemesi üzerine, davalı hakkında Bursa 6. İcra Müdürlüğü'nün 2009/14932 E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlattıklarını, davalı tarafından icra takibine kötüniyetli olarak itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaliyle davalı yan aleyhine %40 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, bankaların yapacağı ödemenin çek tutarına mahsuben ve çek karşılığı ödeme olduğunu, T.T.K.nun 726. maddesi uyarınca çeke dayalı müracaat hakkı düşmüş olan hamilin artık çeke dayalı olarak bankaya da müracaat edemeyeceğini, Çek Kanununun 10. maddesiyle yüklenen sorumluluğun ikincil/tali bir sorumluluk olup, çekin borçlusuna müracaat imkanı kalmadığında dahi asıl borç ilişkisi ile hiç bir ilgisi bulunmayan bankaya müracaat imkanı tanıdığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar; Özel Daire'ce, yukarda metni aynen yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararını davalı vekili temyize getirmektedir.
Bozma ve direnme kararlarının kapsamına göre uyuşmazlık; mülga 3167 Sayılı Kanun'un 10. maddesinin uygulaması bakımından; çek asıllarının davalı bankaya verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır. 3167 Sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun'un, 'Bankanın Sorumlu Olduğu Miktar' başlıklı 10. maddesinde;
"Muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması halinde her çek yaprağı için üçyüzmilyon liraya kadar ve kısmen karşılığının bulunması halinde ise bu miktarı her çek yaprağı için üçyüzmilyon liraya tamamlayacak biçimde ödeme yapmakla yükümlüdür. Bu husus, hesap sahibiyle muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi hükmündedir.
Yukarıda belirtilen sorumluluk miktarı, Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığınca yayımlanan toptan eşya fiyatları yıllık endeksindeki değişmeler göz önünde tutularak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmi Gazetede yayımlanır." şeklinde düzenlenmiştir.
Bahsi geçen maddeyle bankanın karşılıksız çıkan her çek yaprağı için sorumlu olduğu miktar belirlenmiştir. Aynı Kanun'un 'İbraz ve Ödeme' başlıklı 4. maddesinde ise; "Çek hesabı açılan bankaya muhatap banka denir.
Koşullarına uygun ve karşılığı var olan çek, muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde hamilin vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenir. Ancak, çek hesabı açılmış olan şube dışında herhangi bir şubeye ibraz edilen çek, o şubece karşılığı sorulmak suretiyle ödenir.
Çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması halinde bankanın ödeme yükümlülüğü, 10. maddede belirlenen sorumluluk miktarı saklı kalmak üzere, çek hesabında bulunan miktarla sınırlıdır. 10. maddede belirlenen miktar dahil olmak üzere kısmi ödeme halinde, çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisi ücretsiz olarak hamile verilir. Çek hamili, bu fotokopiyle müracaat borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerine başvurabileceği gibi; Cumhuriyet savcılığına şikayette bulunurken dilekçesine bu fotokopiyi ekleyebilir ve bunu icra daireleriyle mahkemelerde ispat aracı olarak kullanabilir. Mahkeme veya icra dairesinin istemi halinde çekin aslı bu mercilere gönderilir." Denilmiştir.
Madde içeriğinden de açıkça anlaşılacağı üzere, bankadan 10. madde gereğince sorumlu olduğu miktarın çek hamili tarafından talep edilebilmesi için öncelikle çek yapraklarının asıllarının muhatap bankaya teslim edilmesi, oradan alınacak onaylı fotokopiyle hamilin diğer yapacağı işlemleri yapması gerekmektedir.
Burada çek asıllarının muhatap bankaya teslim edilip edilmediği olgusunun kimin tarafından ispatlanması gerektiği, öteki deyişle ispat yükünün kime ait olduğu sorusu akla gelmektedir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( H.M.K.'nun 'İspat Yükü' başlıklı 190. maddesinde;
"İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." denilmiştir. Çek asıllarının muhatap bankaya teslim edilmesi vakıasının davacı lehine hak doğuracağı açıktır.
Bu durumda, davacının 10. madde kapsamında bankadan sorumluluk bedelini talep edebilmesi için çek asıllarını muhatap bankaya teslim ettiğini kanıtlaması gerekir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Davacı vekili, her ne kadar 22.3.2011 havale tarihli dilekçeyle çek yapraklarının asıllarını muhatap bankaya teslim ettiklerini, teslim edildiğine dair banka görevlisi R. A. adlı kişi tarafından 12.8.2009 tarihli belgenin düzenlenerek kendilerine teslim edildiğini iddia etmiş ise de; davalı vekili çek yapraklarının asıllarının müvekkili bankaya teslim edilmediğini, teslime dair herhangi bir kaydın bulunmadığını savunarak, davacının iddialarını inkar etmiştir.
Bu durumda, mahkemece belirtilen hususlar çerçevesinde çek asıllarının bankaya bırakılarak kısmi ödemenin talep edilmesi halinde bankanın ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, bu şartların oluşmaması durumunda ise ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı gözetilmeden eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
Direnme kararı bu sebeplerle bozulmalıdır.
SONUÇ :
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının iadesine, aynı Kanun'un 440. maddesi uyarınca miktar itibariyle karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10.10.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/7937
K. 2013/17437
T. 7.5.2013
• İCRANIN GERİ BIRAKILMASI ( Takibe Dayanak Çeklerin Keşide Tarihleri Gözetildiğinde İbraz Süreleri Zamanaşımı Süresini Üç Yıla Çıkaran Değişikliğin Yürürlük Tarihinden Önce Dolduğundan Altı Aylık Zamanaşımı Süresine Tabi Olduğu - Zamanaşımı Süresinin Üç Yıl Olduğundan Bahisle İstemin Reddinin İsabetsiz Olduğu )
• ÇEKTE ZAMANAŞIMI ( Süresinin Başladığı Tarihte Hangi Yasa Yürürlükte İse O Yasada Öngörülen Zamanaşımı Süresinin Uygulanması Gerektiği/Takibe Dayanak Çeklerin İbraz Süreleri Zamanaşımı Süresini Üç Yıla Çıkaran Değişikliğin Yürürlük Tarihinden Önce Dolduğundan Altı Aylık Zamanaşımı Süresine Tabi Olduğu - İcranın Geri Bırakılması )
• KANUNLARIN ZAMAN BAKIMINDAN UYGULANMASI ( İcranın Geri Bırakılması/Çekler Yönünden Zamanaşımı Süresinin Başladığı Tarihte Hangi Yasa Yürürlükte İse O Yasada Öngörülen Zamanaşımı Süresinin Uygulanması Gerektiği - Takibe Dayanak Çeklerin İbraz Süreleri Gözetildiğinde Yasal Düzenlemeye Göre Altı Aylık Zamanaşımı Süresine Tabi Olduğu )
ÖZET :
Dava, icra dosyasında yapılan işlemler itibariyle TTK.nın 726. maddesinde öngörülen 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu ve çeklerin zamanaşımına uğradığı ileri sürerek, icranın geri bırakılmasına karar verilmesi istemine ilişkindir. İlke olarak, herhangi bir kanun veya düzenleyici kural, hukuksal sonuçlarını yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için doğurmaya başlar. Kanun koyucu bu kaidenin aksine düzenleme yapabilir. Nitekim, 6763 sayılı Türk Ticaret Kanunu 'nun Mer'iyet Ve Tatbik Şekli Hakkında Kanun'un 2. maddesi ile 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu 'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 6. maddesinde yer verilen hükümler birlikte değerlendirildiğinde; Türk Ticaret Kanunu'nda zamanaşımı sürelerinin başladığı tarihe göre belirlenmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmakta olup, çekler yönünden de zamanaşımı süresinin başladığı tarihte hangi yasa yürürlükte ise, o yasada öngörülen zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, zamanaşımı süresinin, 6762 sayılı TTK'nın 726. maddesini değiştiren 6273 sayılı Kanunun 7. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten önce ibraz süresi dolan çeklerde altı ay, ibraz süresi bu tarihten sonra dolan çeklerde ise üç yıl olduğu gözetilmelidir. Somut olayda; takibe dayanak çeklerin keşide tarihleri gözetildiğinde, ibraz süreleri zamanaşımı süresini 3 yıla çıkaran değişikliğin yürürlük tarihinden önce dolduğundan, altı aylık zamanaşımı süresine tabidir. O halde mahkemece, yukarıda yapılan açıklama ve ilkeler doğrultusunda altı aylık zamanaşımı süresinin geçip geçmediği belirlendikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken zamanaşımı süresinin üç yıl olduğundan bahisle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
DAVA :
Mahalli mahkemece verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR :
Çeklere dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yapılan takipte borçlu vekili; icra dosyasında müvekkili ile ilgili olarak 6 aydan fazla işlem yapılmadığını, dosyada yapılan işlemler itibariyle TTK.nın 726. maddesinde öngörülen 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğunu ve çeklerin zamanaşımına uğradığını ileri sürerek, İİK.'nın 33/a maddesi uyarınca icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiş, mahkemece, TTK'nın 726. maddesinde belirtilen zamanaşımı süresinin 3 yıla çıkarıldığı gerekçesiyle istem reddedilmiştir.
03.02.2012 tarih ve 28193 ( mükerrer ) sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren 6273 sayılı Kanunun 7. maddesiyle değişik 6762 sayılı TTK'nın 726. maddesine göre; "Hamilin; cirantalarla keşideci ve diğer çek borçlularına karşı haiz olduğu müracaat hakları ibraz müddetinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle müruruzamana uğrar. Çek borçlularından birinin diğerine karşı haiz olduğu müracaat hakları bu çek borçlusunun çeki ödediği veya çekin dava yolu ile kendisine karşı dermeyan edildiği tarihten itibaren üç yıl geçmekle müruruzamana uğrar."
İlke olarak, herhangi bir kanun veya düzenleyici kural, hukuksal sonuçlarını yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için doğurmaya başlar. Bunun doğal sonucu da, yasaların, yürürlüğe girmelerinden önceki olayları etkilememeleri, yani geçmişe etkili olmamalarıdır. Yasaları uygulama durumunda bulunanlar, başta mahkemeler olmak üzere, onları geriye yürür sonuçlar doğuracak şekilde yorumlamamakla yükümlüdürler. Hukuk güvenliği bunu gerektirir. Kanun koyucu bu kaidenin aksine düzenleme yapabilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun; 09.03.1988 tarih ve 1987/2-860 E., 1988/232 K; 13.10.2004 gün ve 2004/110- 528 E., 2004/533 K; 06.04.2005 tarih ve 2005/10-183 E., 2005/241 K sayılı kararları da aynı yöndedir.
6763 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Mer'iyet Ve Tatbik Şekli Hakkında Kanun'un 2. maddesinde Türk Ticaret Kanunu'nun mer'iyetinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı sürelerinin eski kanun hükmüne tabi olacakları düzenlenmiştir. Yine, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 6/1. maddesinde; "Türk Ticaret Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı süreleri ile hak düşürücü süreler eski hukuka tabidir" düzenlemesi yer almaktadır. Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde Türk Ticaret Kanunu'nda zamanaşımı sürelerinin başladığı tarihe göre belirlenmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bütün bu yasal düzenlemeler ve ilkeler ışığında, çekler yönünden zamanaşımı süresinin başladığı tarihte hangi yasa yürürlükte ise, o yasada öngörülen zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre, çek hakkında zamanaşımı süresi, ibraz süresinin bitmesi ile başlayacağından çekin ibraz süresinin sona erdiği tarihte geçerli olan zamanaşımı süresinin nazara alınması zorunludur. Bu nedenle zamanaşımı süresi, 6762 sayılı TTK'nın 726. maddesini değiştiren 6273 sayılı Kanunun 7. maddesinin yürürlüğe girdiği 03.02.2012 tarihinden önce ibraz süresi dolan çeklerde altı ay, ibraz süresi bu tarihten sonra dolan çeklerde ise üç yıldır.
Somut olayda; takibe dayanak çeklerin keşide tarihleri 31.01.2009 ile 31.05.2009 tarihleri arası olup, ibraz süreleri zamanaşımı süresini 3 yıla çıkaran değişikliğin yürürlük tarihi olan 03.02.2012 tarihinden önce dolduğundan, altı aylık zamanaşımı süresine tabidir.
O halde mahkemece, yukarıda yapılan açıklama ve ilkeler doğrultusunda altı aylık zamanaşımı süresinin geçip geçmediği belirlendikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken zamanaşımı süresinin üç yıl olduğundan bahisle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ :
Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nın 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.05.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.